dc.description.abstract | Darwinci tezlerin güç mücadelesi, ezen-ezilen uluslar kavramlarıyla ve bu mücadelenin baş aktörleri konumundaki orduların itaat, disiplin, savaşkanlık, saldırganlık gibi askerî değerleriyle kuran bir ideolojik yapı olarak militarizm, iki dünya savaşı arasındaki dönemde, Türkiye’de ve bütün dünyada altın çağını yaşamıştır. I. Dünya Savaşı’nın çizdiği teritoryal ulus-devlet sınırlarının ve emperyalist ekonomik paylaşım tablosunun ortaya çıkardığı hoşnutsuzluklar ulusal edebiyatlara propagandaya yönelik yoğun bir iş yükü çıkarmıştır. Yenileşme Dönemi Türk edebiyatının, bütün ulusal edebiyatlarda olduğu gibi, öne çıkan ideolojisi olarak tespit edilebilecek milliyetçilik, özellikle ‘zamanın ruhu’ haline geldiği 19. yy. sonunda imparatorluğun muhayyel değerleri arasında yükselen muhkem bir kale görünümü verir. Bu kale metaforundan hareketle, Kurtuluş Savaşı’na kadar üst üste alınan yenilgilerin de bir sonucu olarak dönemin hâkim ideolojisine kolaylıkla eklemlenen militarizmin, milliyetçilik kalesinin cephaneliğini oluşturduğu söylenebilir. Kompleks bir yapı olarak değerlendirilebilecek ulus-devletin bu en son ve en ‘modern’ müştemilatının harcını ve malzemesini Türk edebiyatının kurucu kadrosu olarak kabul edilen şair ve yazarlar taşırlar. Bu makalede Türk edebiyatında militarizmin tarihsel temelleri ve bu temelleri işleyip geliştirerek yapılaştıran ve böylece sonraki dönemler için milliyetçi/militarist bir edebiyat kaidesi meydana getiren şair ve yazarlar incelenmiştir. | tr_TR |