Biyosensörler ve Nanoteknolojik Etkileşim
Abstract
Bilim dünyası tarafından geliştirilen teknolojinin ışığında, doğadaki olaylar moleküler boyutta inceleme olanağı
kazanmıştır. Bilim dünyasının gelişen olayları giderek daha küçük boyutta gözlemleme ve tanımlama imkânına
kavuşması, fizyolojinin ve patolojinin moleküler temellerinin aydınlatılmasını sağlamıştır. Araştırmacılar,
moleküler düzeyde biyolojik işlevlere müdahale etme imkânlarını araştırmaktadır. Günümüz bilim dünyasındaki
en yeni kavramlardan biri olan biyosensörler, insan sağlığına yeni bir sıçrama imkânı getirmektedir. Bu
biyosensörler, biyolojik sistemler ile birleştirilen sensör sistemlerini kapsar. Bu biyosensörler iki ana bölümden
oluşur. Bunların birincisi biyolojik algılayıcı elemandır. Diğeri ise fizikokimyasal dönüştürücüdür.
Yaşam ortamında meydana gelen değişiklikleri algılama ve bunlara cevap verme işleyişi, biyosensörlerin
gelişiminin temelini oluşturmuştur. Mikroelektronikteki son gelişmeler ve biyolojik moleküllerin olağanüstü
duyarlılıktaki yanıt verme kapasitelerinin keşfedilmesi, biyosensör teknolojilerinin hızla gelişmesine neden
olmuştur. Nanoteknoloji, tıbbi görüntüleme, farmakoloji, mikrobiyoloji, yara iyileşmesi, dokuların yenilenmesi,
bazı kronik hastalıkların tedavisi, aşı ve genetik alanında uygulamaya girmiştir. Nanoteknolojik ürünler; hızlı
teşhis ve tanı işlemlerini gerçekleştirmek, kanserin erken safhasında tanılanması, patojenlerin belirlenmesi,
detaylı görüntüleme ve enfeksiyonların önlemesi için fayda sağlamaktadır. Sonuç olarak; tıp, eczacılık, gıda
güvenliği, çevre kirliliği, askeri uygulamalar gibi çeşitli alanlarda kullanılmak üzere farklı tipte biyosensörler
geliştirilmiştir. Bu derlemede, tıbbi ölçüm ve analizlerde kullanılan biyosensörlerin özellikleri belirlenmiş ve
literatür de yer alan farklı özelliklere göre sınıflandırmalara yer verilmiştir.
Collections

DSpace@BEU by Bitlis Eren University Institutional Repository is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 4.0 Unported License..